Fırsat, fırsatlar, bir sürü, her yerdeler. Hani neredeler?
Kahve içerken, yemek yerken, yürürken, bir şarkıyla veya her hangi bir şeyle dağılıyor aklım, bu da geçer diyorum yine kendi kendime. Zamanı önemli değil, geçer. Geçeceğini bilmenin huzuru kaplıyor içimi, sakinleşiyorum yine.
İlk olarak beni büyüten kuzenlerim masal anlattı bana, sonraları telefonda bir numara çevirirdik (elbette numarayı hatırlamıyorum) ve masal başlardı. Fatura nedeniyle ve telefonun meşgul olmaması için fazla kullanmazdık elbette, ama inanılmaz bir teknolojiydi.
Yeni dünyalar keşfetmek veya sadece basit bir masal dinlemek için yaşımın bir önemi yok. Sadece sevmem ve bu hayallere aklımı, yüreğimi açmam yeterli. Her kapı açıldığında yaşadığım heyecanın veya ormanın derinliklerinde, yolların sonsuzluğunda yaptığım sayısız yürüyüşlerin verdiği mutluluğun veya güzel bir fincan kahve yudumlarken güzel bir sohbetin yüzümde oluşturuğu gülümsemenin tarifi yok, sadece yaşanmışlığı var. İşte aklımda ve yüreğimde oluşan o gülümsemeden bahsediyorum. Kabul ediyorum, ben bir yetişkinim ve masalları seviyorum. ?
Elbette tüm hayat bir masal değil, çıkan fırsatları yakalamak şöyle dursun, karşımdan geçerken yerimden bile kalkamadığım zamanlar oldu ve olmaya da devam edecek.
Peki ne gelir elden. Ağlayıp sızlanmak belki, üzülmek daha bir mümkün, kızmak. Kendime mi? Fırsata mı? Zamana mı? Düşündükçe gülesim geliyor.
Çoğunlukla sorduğum bir soru var kendi kendime. Ne kaybettim sahip olamamakla? Sonra o sihirli sözler (bunu yazmazsam olmaz 🙂 ) dökülür dilimden. Sesli bir şekilde söylerim özellikle “Bu da geçer.”.
Her yeni günde kalbimden geçen yolu arıyorum, tarıyorum. Bu yolda bir sürü fırsat, bir sürü arayan çıkıyor karşıma. Bazen fırsatların peşinden koşuyorum artık, bazen diğer arayanlara katılıp muhabbet ediyorum. Sonunda hep mutlu oluyorum. İşte bu sebeple ben benim belki, bilemiyorum.
Güzel bir masal dinleyin önce, sonra oturup düşünün benim masalım neydi diye Eğer olur da bir gün karşılaşırsak ve anlatırsanız dinlerim masalınızı.
Bir cevap yazın