Göçebelik ve Yalnızlık
Gitmeme fazla bir zaman kalmadı. Belki birkaç ay daha buralardayım. Ancak bedenimi saran rüzgâr ve deniz kokusuna rağmen bu sahillerden sıyrılamadım henüz. Bir zamanların hayranlıkla seyrettiğim manzarası olan şimdinin beton tepeleri boylu boyunca karşımda uzanıyor. Binalar, gökdelenler, içinde yaşayanlar ve tüm söylenmelerine rağmen patlak veren kaybetme korkusunun karanlık enerjisi. Hepsi tam karşımda işte. Soğuk beton yolda yürürken egzoz kokulu nemini taşıyorum bu şehrin. Bu tuzlu havayı derin bir nefes ile içime çektiğim an “Bu rahatsız edici,” diye düşünüyorum, birçok bakımdan.
Son birkaç yıllık eğlence ve kahkaha, aniden yalnızlık ağırlığına dönüştü. Bu şehrin içinde yalnızım diye düşünüyorum şimdi. aynı zamanda dünyada. Bu hissi çok iyi biliyordum, en son o yüzden mi gitmiştim, hatırlamıyorum. Duygusallıkla karışan özel bir ayrılık duygusu. Bir yerden, insanlardan veya potansiyel yaşamdan kopma.
Gördüğünüz üzere bir evim yok. Yaklaşık beş yıldır herhangi bir konumdan bağımsızım aynı zamanda pek çok konumun içerisindeyim. Yol için planlar yaparken düşünüyorum zamanı gelince kendimi yine sıyıracağım sıradaki başka bir dünya. Bu durumda, beş yıldan fazla yaşadığım en son yaşamım göçebeliği içeriyordu.
Çocukluk arkadaşlarımı ve sonrasını düşünüyorum. İstediğim kadar kalabalık olsun, yavaş yavaş azalırken çevremdekilerden geriye sadece bir kişi kaldı. Ben mi? Üzgünüm yalnız olsa bile bir göçebeyi üzgün göremezsin.
Peki bir göçebe olarak yalnızlıkla nasıl başa çıkılır? Bu durumda nadiren yalnız hissettiğimi söyleyebilirim. Şu an ironik olarak bana yalnızlığın bir algı olduğunu düşündürdü. Bunun bir düş olduğunun farkındayım, baş edebilirim. Yalnızlığın zıttı, eşlik etmenin öznel hissidir ve eğer bize uygunsa kendimizi ikna edebileceğimiz bir şey.
Bu (veya herhangi bir) hissin gerçek olduğuna güvenebilir miyiz? Emin değilim. Sözlük anlamı olarak yalnız hissetmenin nedeni fiziksel olarak yalnız olmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmasıdır.
Ancak, bu kadar canlı varlıkla çevriliyken insan kendini yalnız hisseder mi?
Yalnızlık herhangi bir zamanda üzerimize çökebilir. İstanbul Bebek Sahilindeki en kalabalık yolun ortasında durup yüzlerce insanla yürüyerek bugün yine yalnız hissettim. Yıllarca sevdiğim insanların yanında olduğum zamanlarda da, uzaklarda olduğum hayalimi özlediğim için kendimi yalnız hissettim. Özellikle biraz yalnız kaldıktan sonra bu şehirde yalnız hissediyorum.
Tuhaf bir şekilde, tamamen yalnız olduğum zamanlardan daha fazla bir bütünlük hissetmedim ve evrensel varlığa bağlı olmadım. Mesela: Beydağlarında yürüyüş yapmak, Likya yolunda günlerce yürümek ya da gecenin ortasında Langoz ormanlarında çadırımın yanında yanan ateşi izlediğim zamanlardaki gibi. Aslında, yalnız başına seyahat ederken aylarca, kesintisiz mutluluk yaşadım (bu arada yalnız hissetmeden).
Ancak, yalnız olma korkusu, insanların uzun süreli seyahat etmeye başlamakta tereddüt etmelerinin ana nedenlerinden biridir. Eve yakın durmanın, bu yalnızlığı bir şekilde alt edeceği varsayımı var. İnsanlar tanışıklığı konforla karıştırırken, aynı zamanda “her şeyden uzaklaşmak” için seyahat ediyor. Şaşırtıcı.
Ama bu insani deneyim bazen çelişkili ve imkansız görünebilir.
Şu ana kadar görebildiğim tek şey Marmara’nın masmavi rengi. Ama yıllar önce buraya geldiğimden çok farklı görünüyor. Suyun renginin, dokusunun ve tavrının rüzgar, hava ve ışığa bağlı olarak sürekli akışta olduğunu hatırlıyorum. Bu yüzden bizim iç ve dış dünyalarımızda neler olup bittiğine dair bireysel algımız da var. Duygular, baktığım dalgalar gibi insan ruhundan geçer, sonra asla orada yokmuş gibi dağılırlar.
Ortalama bir insan her gün binlerce düşüncenin içinde kaybolur gider. Dolayısıyla, belirli bir durumdan veya duygudan kaçınmaya çalışmak yerine onu memnuniyetle karşılayabilir, bakabilir ve ondan öğrenmeye çalışabiliriz.
Beni hep rahatlan şey duygularım için dil bilmeme gerek olmadığını hatırlamak. Bu ortak bağ, fiziksel mesafeden bağımsız olarak bizi bu gezegen üzerinde yaşayan her canlı ile birleştirebilir. Kim olduğumuzu koruyarak empati kurmamızı sağlar. Zira tüm canlıların varlığını her zaman hissederiz bir dokunuşta veya kalbimizde ve bu sebeple yalnız hissetmemize gerek kalmaz.
Bir cevap yazın