Beyin verimli olmaya bayılır. Bir şeyi öğrenip defalarca yaptığında, onu yapmak için enerji harcamaz hale gelir ve artık o eylem bir alışkanlık haline, rutine (rutin kelimesini görür görmez yüzünüzü ekşitmeyin hemen 🙂 ) dönüşür. Bu sebeple, alışkanlıklarımızın yararlı olup olmadığını düşünmek önemlidir.

Bu yazımda en kısa zamanda bırakmamız gereken 8 alışkanlığı anlatmaya çalıştım.
Basit günlük disiplinler, zaman içinde tutarlı bir şekilde tekrarlanan küçük üretken eylemler, başarısızlık ve başarı arasındaki farkı artırır.
Jeff Olson
İşte bırakmamız gereken 8 alışkanlık …
1. Olumsuz bilgi akışının dışına çıkalım
Beynimiz neyin tehlikeli olduğuna dikkat edecek şekilde çalışır. Yani, çevremizde ne zaman olumsuz bir etki olursa, beynimizin ona doğru çekildiği ve diğer çevresel etkenleri baskıladığı anlamına gelir. Bununla mücadele etmek için olumsuz bilgi akışını minimum seviyede tutarak olumlu akışları (Rahatsız etmekten daha çok sakinleştiren, huzur veren frekanstaki sesler, müzikler, doğru ve geliştirici bilgi veren konuşmacılar, yazılı ve görsel yayınlar) takip etmeliyiz.
Her şeyin sonunda dikkatimizi belirgin talihsizliklerden uzaklaştırdığımızda, dikkat etmemiz gereken başka, daha güzel düşünceler olduğunu fark ederiz.
2. Meşgul olmayı bırakalım
“Meşgul” olmak bir ruh halidir, sürekli dile getirmek ise alışkanlık. Bu, planlamadığımız bir çok şeyle uğraştığımız anlamına gelir. Aklımızdaki tüm eylemleri gerçekleştirebiliriz tek yapmamız gereken bunları takvimimize doğru bir şekilde yerleştirmek. Böylece bir daha işlerimizi “meşgul” olmadan yapmayı seçebiliriz. Kendimizi “meşgul” olduğumuzu söylemekten kurtardığımızda, günlerimizi daha net ve özgür geçirebiliriz.
3. Yaşamımızı tamamen şansa bırakmayalım
Başımıza gelenleri kabul etmeden, değiştirmek için gerekli gücü bulamayız. Eğer kabul edersek, değiştirmek bizim seçimimiz haline gelir. Bu sebeple hayatı tamamen şansa bırakmak kendimize yapacağımız en büyük kötülük olabilir.
Eğer hayatımızı şansa bıraktığımızda hedefler koymazsak, hayalimizdeki hayatın peşinden gitmediğimiz anlamına gelir. Bu senaryoda ise sadece başka birinin hayalini yaşıyor oluruz. Uzun vadeli hedeflerimizi planlamadığımızda ve yaşamımız için niyetler belirlemediğimizde, günlük bunalım, her zaman istediğimiz hayatı yaşama şansımızın önüne geçecektir. Üzgünüm ama böyle hayat geçmez.
4. Yetmez, olmaz, yok düşüncesinden kurtulalım
Yokluk düşüncesi, hayatın sınırlı olduğunu ve sunabileceği çok şey olmadığını düşündüğümüz anlamına gelir.
“Yeterince yok” düşüncesi: Yeterli zaman yok, yeterli para yok, yeterli ______ yok (boşluğu siz doldurun).
Yokluk zihniyetine sahip insanlar, her zaman bir kazanan ve bir kaybeden olduğunu düşünür, dışlayıcıdırlar, bilgileriyle cimri davranırlar, rekabete kızarlar, korkarlar ve küçük düşünürler. Kazanana odaklanmaktan kendi işlerini yapamaz, zamanlarını doğru kullanamaz hale gelirler.
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
Anonim
Öte yandan, bolluk düşünen biri her zaman daha fazlası olduğuna inanır, rekabeti talep eder ve memnuniyetle karşılar, büyük düşünürler, minnettar ve kendine güvenirler, aynaya baktıklarında kendilerini görürler.
5. Ertelemeyi bırakalım
Hayallerinizi erteleme alışkanlığı.
Online iş kurmak, bir dil öğrenmek, müzik aleti çalmaya başlamak gibi yeni hayaller kuruyor ama sürekli erteliyorsak, üzgünüm ama bu bir alışkanlık olarak yer edecektir. Ertelemeyi hemen bırakıp, erişilebilir olandan başlayarak bu alışkanlığı kırabiliriz.
Doğru zamanı beklediğimizi biliyorum, fakat gerçek şu ki, doğru zaman yoktur, adımımızı attığımız an tek doğru zamandır.
Ben size doğru zamanın şimdi olduğunu söylemek için buradayım. Nereden mi biliyorum? Ben, beni mutlu eden her şey için adım atmaya bayılırım. Öğrenmek için yapmam gerekenin bir adım atmak olduğunu biliyorum.
6. Kendi hikayemizin süper kötüsü olmayı bırakalım
– İyi niyetle yola çıkıyoruz ama her seferinde bir şekilde geç mi kalıyoruz?
– Hayatımızdaki her etkileşimi fazla analiz ederek kendimizi güvensiz ve endişeli mi hissediyoruz?
– Konuşmalarımız bir noktayı kanıtlamaya takılıp, karşı tarafı dinlemeyi bıraktığımız tartışmalara mı dönüşüyor?
– Aklımızda sürekli kritik, aşağılayıcı ve moral bozucu senaryolar mı geziyor?
Yukarıdakilerden herhangi biri veya tümü geçerliyse, kendimizi hayatın bize sunduğu fırsatları ve sevinçleri sabote ederken bulabiliriz. Sanki derinlerde, başarıyı, mutluluğu ya da sevgiyi hak etmediğimizi hissediyoruz ve öyle farkında olmadan bir şeyleri başarma şansını mahvediyoruz. Kısacası, kendimizi yalnız, stresli ve perişan hissettirerek, kendimizin en kötü düşmanı oluyoruz.
Neler yapabiliriz, cevabı basit değil. Bizi sabote eden davranışların kökleri derinlere inebilir, ancak düşmanımızı izinde yakalamanın ve kendimizi yenmeyi bırakmayı öğrenmenin birçok yolu vardır. (Daha sonra bu başlık için ayrı bir yazı yazacağım)
Temel olarak ilk yapmamız gereken içimizdeki eleştirmeni iyi tanımak. Dış dünyaya ve onun akışına çok kapılan bizler içimizde attığımız her adımı eleştiren bir alışkanlık yaratırız. Onu yok etmek için önce onu iyi bir şeklide tanımalıyız.
Kısacası kendi en iyi arkadaşımız olma ve hayatta istediğimiz her şeyi destekleyen güçlü düşünceler düşünme alışkanlığı edinmeliyiz.
Kendi yolumuza çıkmayalım.
7. Kendimizi kıyaslamayı bırakalım
Kendimizi diğer insanlarla karşılaştırmayı bırakmak önemlidir.
Bu özellikle sosyal medyada zor olabilir, çünkü sosyal medya genellikle insanların hayatlarının satılabilir noktalarını gösterir (resmin tamamını değil).
Tek rakibimiz, yine biziz. Bunu unutmayalım. Kıyasladığımız herkes bizden tamamen farklı ve hikayelerimiz onlarınkiyle karşılaştırmamalıyız.
Kendimizi kıyaslamamızı teşvik eden insanlar yerine, hayalimizdeki hayatı tasarlamamız için bize ilham veren insanları takip etmeye odaklanalım.
Kısacası “Başkaları ne düşünüyor?” sorusunu sormayı bırakalım.
8. Gerekli olana sahip olmadığımızı düşünmeyi bırakalım
Kendimizden şüphe duyuyorsak şu an duralım. Bu konuda çok ciddiyim!
Ailem çok küçük yaşlardan itibaren istediğim her şeyi yapabileceğimi söylerdi. O kadar zeki olmamamın veya okulların onur derecesine sahip olmamamın önemli olmadığını. Hepsi de haklıydı.
Başarılı olmak için en zeki veya en yetenekli olmamıza gerek yok. Başarabiliriz ve ne için savaşıyorsak onu kazanabiliriz. Kendimiz tanımamız, olumsuz düşüncelerden sıyrılıp yaşamamız, gelişmemiz ve inandığımız yolda yürümemiz en önemli alışkanlığımız olmalı.
Sahip olduğumuz en iyi varlık biziz. Bunu görmeli ve isteklerimizin gerçekleşmesi için kendimize inanmalıyız.
Ayrıca daha önce “Tatmin edici bir yaşam için uyguladığım günlük rutinlerim” yazımda yararlı olduğunu düşündüğüm alışkanlıklarımı yazmıştım. Belki okumak istersiniz. ?
Bir cevap yazın